16 Haziran 2015 Salı

Kdv iadesi hakkında



Türkiye'de çekilen yabancı filmler için kdv iadesi imkanı bulunuyor.
Sinema Genel Müdürlüğü'nün 'teşvik' olarak sunduğu bu mekanizma nedir
ve nasıl işliyor, bu yazımızın konusu bu.
 
Öncelikle KDV iadesi almanın şartları neler?

1- Filmin Türkiye'de çekilmesi gerekiyor.
2- Filmin yapımcısının yurt dışında bir şirket olması gerekiyor. Yani filmden yurt dışında faydalanılması gerekiyor.
3- Yapımda harcanan tutarın yabancı para cinsinden Türkiye'de prodüksiyon
hizmeti veren şirketin hesabına gelmesi gerekiyor.
4- Prodüksiyonla ilgili tüm faturaların Türkiye'deki prodüksiyon hizmeti veren şirketin adına kesilmiş olması gerekiyor.

Eğer bu şartlar oluşmuşsa kesilen faturaların kdv tutarlarının iadesini talep edebiliyorsunuz.

Bu talebi oluşturmak için bir yeminli mali müşavire ihtiyacınız var. Sonrasında da şu aşamalardan geçiyorsunuz:

- Yeminli mali müşavir tüm faturaların gerçek olup olmadıklarını fatura kesen şirketleri arayarak kontrol ediyor.

- Talep formunu doldurup ilk başvuruyu yapıyor. (Bunun için vergi dairesinden internet şifrenizi almanız lazım)

- Maliye bu ön aşamadan sonra varsa sorularını iletiyor, siz de onları yanıtlıyorsunuz.

- Daha sonra vergi dairesinden şirketinize yoklamaya geliniyor.

- Yoklamadan sonra da size vergi iadesi işleminin tamamlanması için bir adet form bırakıyorlar. Formu 15 gün içinde güncel mali verileriniz, sgk dökümleriniz, ofisinizin 3 adet fotoğrafı olacak şekilde dosyalayıp kaşeli - imzalı bir şekilde
vergi dairesine teslim ediyorsunuz.

Peki bu işlemler ne kadar sürüyor?

Tam 9 ay !...

Bu kadar yavaş işleyen multi - bürokratik  bir sistemi uluslararası mecrada "sinema teşviği" olarak sunmak biraz gülünç olmuyor mu?

Hangi yapımcı 9 ay sonra alabileceği bir KDV iadesi için (yani pratik olarak filmin post prodüksiyonunda ve vizyon aşamasında bile kullanılamayacak olan bir iade bu) Türkiye'ye gelir ki?

Hele de birçok ülkede cazip Vergi Teşvikleri (Tax Rebate) ve Vergi Destekleri (Tax İncentive - ki bu destek peşin olarak önden alınabiliyor) varken!

Gelin adını koyalım: Kdv iadesi bir sinema teşviği değil, havaalanlarında turistlere sunulan bir turizm teşviğidir.



















1 Haziran 2015 Pazartesi

Dijital Ortak Pazar



Avrupa Komisyonu 6 Mayıs 2015'de Dijital Ortak Pazar (DSM) ile ilgili bir taslak metin yayınladı.

Bu metinde Avrupa Birliği sınırları dahilinde bölgesel sınırlandırmanın (Geo blocking) kaldırılması ve kullanıcıların online içeriklere serbestçe erişiminin sağlanmasına yönelik düzenleme önerileri yer alıyordu.

Avrupa Komisyonu'dan Günther Oettinger konuyla ilgili yaptığı açıklamada "Amazon, Google ve Microfost'un yakın bir gelecekte ABD politikalarının da bir uzantısı olarak Avrupa'daki online platformları işgal edebileceğini, Avrupa Dijital Ortak Pazar projesinin bu duruma karşı önlem alınması anlamında hayati önemde olduğunu" ifade etti.

Komisyonun bu görüşlerine karşılık yapımcılar da karşı yönde seslerini yükselttiler.

Yapımcılar bölgesellik (territoriality) prensibinin filmlerin finansmanı açısından hayati önemde olduğunu, bunu yok edecek her türlü yasal düzenlemenin film üretimine ciddi şekilde zarar vereceğini belirttiler. 

Yapımcılar ne demek istiyorlar, biraz daha ayrıntılı açıklayalım:

Halen Avrupa'da filmlerin bütçeleri %35-%67 arasında değişen oranlarda ön satış yapılarak finanse edilebiliyor.

Diğer bir deyişle, filmlerin yapımı sırasında dağıtımcılardan çekimlerde kullanılmak üzere alınan minimum garantiler karşılığında ülke bazında gösterim hakları satılıyor (ön satış).

Bu minimum garantiler kamu fonlarından farklı olarak direkt piyasadan alındığından ve harcama ile ilgili sınırlandırma taşımadığından yapımcılar için esnek ve değerli bir finansman kalemi.

Yapımcılar Dijital Ortak Pazar düzenlemesinin işte bu pre-finansman mekanizmasını ortadan kaldıracağını iddia ediyorlar.

Zira mevcut modelde bir filmin belirli bir ülkede ne zaman ve ne şekilde dağıtıma gireceğini filmin o ülke haklarını yapım sırasında satın almış dağıtımcılar belirliyor.

Dolayısıyla bir film market koşullarına bağlı olarak ve farklı dağıtım stratejileri sebebiyle Almanya'da Eylül ayında, Fransa'da Ocak ayında,Belçika'da Nisan ayında vizyona girebiliyor.

Ortak Pazar uygulaması ise bu bölgesel farklılaştırmayı ortadan kaldırıp herkesin aynı anda içeriğe erişebilmesine yönelik olduğundan bu finansman kalemini bir şekilde kullanılamaz hale getirebilir.

Öte yandan EPC (Avrupa Yapımcılar Kulübü) üyesi bazı yapımcılar ise ön satış imkanlarının zaten önde gelen auteur yönetmenler dışında pratikte mevcut olmadığını, dolayısıyla izleyiciyi arttırıp filmlerin birçok bölgede gösterilmesini sağlayan bu düzenlemenin "tartışılabileceğini" ifade ediyorlar.

Türkiye'de sinema sektörü bu tartışmaların neresinde?

Ülkemizde üretilen filmlerin %90'ından fazlası zaten sadece yerli finansman modelleriyle üretilmekte. Uluslararası ortak yapım gerçekleştirebilen bir avuç yapımcımızın ise ülke bazında ön satış yapabildiğini söyleyemeyiz.


Dolayısıyla bizde şu anda "filmlerimizi nasıl daha fazla  seyrettiririz" perspektifi daha fazla ağırlık kazanıyor.

Uzatma Dakikaları olarak filmin 'yapıldığını' varsayarak bölgesel sınırlandırma olsun mu olmasın mı tartışması yapmayı mantık olarak sorunlu görüyoruz. GeoBlocking'in kalkabilmesi için online platformların film finansmanına daha ciddi katkı yapabilecek bir büyüklüğe ulaşmaları gerekiyor.

Ve şu anda bunun için biraz da süreye ihtiyaç var gibi.