28 Şubat 2015 Cumartesi

Sinema endüstrimizin model sorunu



Dünyanın önde gelen film endüstrilerine bakıldığında iki ana ekolün varlığından bahsedebiliriz:

- Kıta Avrupası modelinde devlet sosyal ve kültürel boyutlarını da göz önünde bulundurarak sinema alanında filmlerin üretim, dağıtım ve gösterimini aktif biçimde desteklerken,

- Anglo Sakson modeli ise doğrudan devlet desteklerinin olmadığı, devletin daha çok pazarı düzenleyen konumuda olduğu  ve sinema finansmanının  daha çok vergi mekanizmaları ve özel teşebbüs yatırımlarıyla gerçekleştiği bir
modeldir.

Türkiye'de uzun süredir sinema sektörünü meşgul eden tartışmaların temel sebeplerinden biri bizim bu modellerin herhangi birinde karar kılıp buna yönelik düzenlemeleri yapmamak.

Avrupa Birliği adaylık sürecinde olmamıza rağmen sinema yasasından ses yok, telif kanunu ise başka bahara kaldı. Avrupa'daki ülkelere kıyasla devlet destekleri çok yetersiz ve üstelik mevcut sınırlı desteklerin uygulanmasında bile bürokratik gariplikler yaşanıyor.  

Desteklerin yaklaşık %99'u sadece devlet kaynaklı ve televizyon başta olmak üzere başka mecraların katılımı yok denecek seviyede. 

Finansman kaynaklarının yetersizliği ve yasal düzenlemelerin olmaması sebebiyle ortak yapımların sayısı bir elin parmaklarını bulmuyor.

Bu pencereden baktığımızda 2004 yılından beri süren devlet desteklerinin varlığı Avrupa modeli'ni çağrıştırsa da pekçok eksiklik ve bunun yarattığı sorunlar var.

Bir taraftan da "ticari film yapılsın, seyircisiz filmlere devlet desteği verilmesin,
büyük platolar kuralım, Amerikan stüdyo yapımlarını getirelim" diyen bir grup var.

Ancak sinemanın ticari yönleriyle ele alınması ve yabancı yatırımlarla ivmelenmesi gerektiğini düşünenlerin de gözardı edemeyeceği arızalar mevcut. Ekonomisinin %50'si kayıt dışı olan, rekabet ile ilgili düzenlemelerde sınıfta kalan ve vergi konusunda kronik  bozukluklar olan bir ülkede AngloSakson patentli bir sinema modeli uygulamak nasıl mümkün olabilir?

Elbette bahsettiğimiz her iki modelde de mesleki örgütlenmelerinin ileri düzeyde olduğunu, sistemin şeffaflık üzerine kurulduğunu da ayrıca belirtelim.

Yeni sinema yasası taslağında da ne yazık ki bu model konusunda bir kafa karışıklığı varlığını sürdürüyor. 

Mevcut yasada genel ifadeler içeren "Amaçlar" bölümü olsa da desteklerin doğru kullanılıp kullanılmadığıyla anlamamıza yarayacak, genel müdürlüğün ve destekleme kurullarının performanslarını ölçecek kriterler yok. 

Uzatma Dakikaları olarak önerimiz sinema yasasında bir HEDEFLER başlığının olmasıdır. 

Sinemamızın somut hedeflerini belirleyebilirsek işin sadece evrak ve muhasebe kısımlarına sıkışıp kalmaz, geleceğe dair bir vizyon oluşturup planlama yapabiliriz.

Böylelikle "niçin?" ile başlayan sorular yerine artık biraz daha "nasıl?" içeren sorular sormak mümkün olur.




     
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder